TEKNOLOJİ&TASARIM
  H İ K A Y E L E R
 

 

GÖKKUŞAĞI  HİKAYESİ
Dünyanın bütün renkleri bir gün bir araya toplanmışlar ve hangi rengin en önemli en özel olduğunu tartışmaya başlamışlar :

YEŞİL demiş ki:

"Elbette en önemli renk benim..ben hayatın ve umudun rengiyim..çimenler,ağaçlar,yapraklar için seçilmişim..Şöyle bir yeryüzüne bakın, her taraf benim rengimle kaplı..."

MAVİ hemen atılmış:

"Sen sadece yeryüzünün rengisin..ya ben? Ben hem gökyüzünün hem denizin rengiyim. Gökyüzünün mavisi insanlara huzur verir, ve huzur olmadan siz hiçbir işe yaramazsınız"

SARI söz almış:

"Siz dalga mı geçiyorsunuz? Ben bu dünyaya sıcaklık veren rengim..güneşin rengiyim.. ben olmazsam soğuktan donarsınız hepiniz"

TURUNCU onun sözünü kesmiş:

"Ya ben?? Ben sağlık ve direncin rengiyim...insan yaşamı için gerekli vitaminler hep benim rengimde bulunur..portakalı, havucu düşünün.. ben pek ortalarda görünen bir renk olmayabilirim ama güneş doğarken ve batarken gökyüzüne o güzel rengi veren de benim unutmayın"

KIRMIZI daha fazla dayanamamış:

"Ben hepinizden üstünüm!!! Ben kan rengiyim!! Kan olmadan hayat olur mu!! Ben tehlike ve cesaretin rengiyim!!! Savaşın ve ateşin rengiyim!! Aşkın ve tutkunun rengiyim!!!Bensiz bu dünya bomboş olurdu!!!"

MOR ayağa kalkmış:

"Hepinizden üstün benim.. ben asalet ve gücün rengiyim. Bütün krallar, liderler beni seçmişlerdir.. ben otorite ve bilgeliğin rengiyim, insanlar beni sorgulamaz.. dinler ve itaat ederler"

ve bütün renkler hep bir ağızdan kavgaya tutuşmuşlar... her biri diğerini itip kakıyor "En büyük benim" diyormuş... derken.. bir anda şimşekler çakmış ve yağmur damlacıkları gökten düşmeye başlamış. Bütün renkler neye uğradıklarını şaşırmış, korkuyla birbirlerine sarılmışlar.

ve YAĞMUR'un sesi duyulmuş...

"Sizi aptal renkler, bu kavganızın anlamı ne, bu üstünlük çabanız neden? Siz bilmiyor musunuz ki her biriniz farklı bir görev için yaratıldınız, birbirinizden farklısınız ve her biriniz kendinize özelsiniz. Şimdi el ele tutuşun ve bana gelin"

Renkler bunun üzerine kendilerinden çok utanmışlar.. el ele tutuşup birlikte gökyüzüne havalanmışlar ve bir yay seklini almışlar.

Yağmur onlara "Bundan böyle " demiş. "Her yağmur yağdığında siz birleşip bir renk cümbüşü halinde gökyüzünden yeryüzüne uzanacaksınız ve insanlar sizi gördükçe huzur duyacaklar, güç bulacaklar. İnsanlara yarınlar için umut olacaksınız. Gökyüzünü bir kuşak gibi saracaksınız ve size G Ö K K U Ş A Ğ I diyecekler. Anlaştık mı?"

Bu yüzden ne zaman dünyamız yağmurla yıkansa, ardından gökyüzünde G Ö K K U Ş A Ğ I belirir.

Biz de gökkuşağındaki o renkler gibi birbirimizden farklıyız ve hepimiz özeliz. Bunu bilerek etrafımızla uyum içinde yaşamalıyız
 
 
YAPABİLECEĞİN,YAPABİLECEĞİNİ DÜŞÜNDÜĞÜN KADARDIR
 
  Bilim adamları pirelerin farklı yükseklikte zıplayabildiklerini görür. 
Birkaçını toplayıp 30 cm yüksekliğindeki bir cam fanusun içine koyarlar. 
   Metal zemin ısıtılır. Sıcaktan rahatsız olan pireler zıplayarak kaçmaya çalışır ama başlarını tavandaki cama çarparak düşer.
Zemin de sıcak olduğu için tekrar zıplar, tekrar başlarını cama vururlar. 
  Pireler camın ne olduğunu bilmediklerinden, 
kendilerini neyin engellediğini anlamakta zorluk çeker. 
Defalarca kafalarını cama vuran pireler sonunda 
o zeminde 30 santimden fazla zıplamamayı öğrenir.
     Artık hepsinin 30 cm zıpladığı görülünce 
deneyin ikinci aşamasına geçilir ve tavandaki cam kaldırılır. 
Zemin tekrar ısıtılır.
Tüm pireler eşit yükseklikte, 30 cm zıplar! 
Üzerlerinde cam engeli yoktur, daha yükseğe zıplama 
imkanları vardır 
ama buna hiç cesaret edemezler. 
   Kafalarını cama vura vura öğrendikleri bu sınırlayıcı 
"hayat dersi"ne sadık halde yaşarlar. 
Pirelerin isterlerse kaçma imkanları vardır ama kaçamazlar.  
Çünkü engel artık zihinlerindedir.
 Onları sınırlayan dış engel kalkmıştır ,
ama kafalarındaki iç engel varlığını sürdürmektedir.

      Bu deney canlıların neyi başaramayacaklarını 
nasıl öğrendiklerini gösterir.    
Buna "
cam tavan sendromu" denir.
 
Bir insanın gelebileceğine inandığı en üst nokta, 
onun cam tavanıdır.
Cam tavanınız hayallerinizin tavan yüksekliğini gösterir.
Yapabileceğin, yapabileceğini düşündüğün kadardır
 
 
 


Biraz sağır olmak gerekiyor hayatta

Bir grup kurbağa bir elektrik direğine tırmanma yarışı düzenliyorlar. Seyircileri de bir başka kurbağa grubu...
Start veriliyor ve yarış başlıyor... Yarışla birlikte seyircilerin yüksek sesli yorumları da....:

"bu güne kadar bu direğe tırmanan olmadı ki"
"bunu başarmak zor"
"geçen sefer beş kurbağa düşüp ölmüştü"
"yaaa...biri de tam kafalama çakılmıştı hem"
"evet evet hatırlıyorum dört tanesi de elektriğe kapılmıştı zavallıların"
"bak şimdi kayacak elleri"
"şuna bak ayağı takıldı tele"
"yok bu iş olmaz ya bırakırlar ya ölürler bunlar"
"çok yüksek, düştüler mi pestil gibi..."
"omurgalılardanız ama bi düşerlerse omurga falan kalmaz"
........

Bir süre sonra yarışmacılar ya düşerek ya yaralanarak veya korkarak birer birer bırakırlar yarışı.
Fakat içlerinden bir tanesi elektrik direğinin en tepesine kadar ulaşır ve sağ salim geri döner.

Döndüğünde bir de bakarlar ki bu başarılı kurbağa SAĞIRMIŞ !.............

Sırf başkalarının söyledikleri ile yönlendirirsek kendimizi başarı uzaklaşır.

Biraz sağır olmak gerekiyor hayatta. Hatta sizin duymazdan gelişinizi ukalalık olarak algısalar bile....
 



Yapıcı Eleştiriye Dair Hikaye
Hindistan da çok ünlü bir ressam varmış...
Herkes bu ressamın yaptıklarını kusursuz kabul edecek kadar beğenirmiş...
Ve onu "Renklerin Ustası" anlamına gelen Ranga Çeleri olarak tanısa da;
kısaca Ranga Guru derlermiş...
Onun yetiştirdiği bir ressam olan Raciçi ise artık eğitimini tamamlamış ve son resmini yaparak Ranga Guru'ya götürmüş ve ondan resmini değerlendirmesini istemiş...
Ranga Guru ise;
- Sen artık ressam sayılırsın Racaçi.. Artık senin resmini halk değerlendirecek. diyerek resmi şehrin en kalabalık meydanına götürmesini ve en görünen yerine koymasını istemiş. Yanına da kırmızı bir kalem koyarak halktan beğenmedikleri yerlere çarpı koymalarını rica eden bir yazı bırakmasını istemiş. Raciçi denileni yapmış Ve birkaç gün sonra resme bakmaya gittiğinde görmüş ki, tüm resim çarpılar içinde ve neredeyse görünmüyor...
Çok üzülmüş tabii.Emeğini ve yüreğini koyarak yaptığı tablo kırmızıdan bir duvar sanki.. Alıp resmi götürmüş Ranga Guru'ya ve ne kadar üzgün olduğunu belirtmiş. Ranga Guru üzülmemesini ve yeniden resme devam etmesini önermiş. Raciçi yeniden yapmış resmi ve gene Ranga Guru'ya götürmüş. Tekrar şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş Ranga Guru...
Ama bu defa yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde yağlı boya, birkaç fırça ile birlikte... Ve yanına insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmesini rica eden bir yazı ile birlikte bırakmasını istemiş.
Raciçi denileni yapmış... Birkaç gün sonra gittiği meydanda görmüş ki resmine hiç dokunulmamış, fırçalar da, boyalar da kullanılmamış..
Çok sevinmiş ve koşarak Ranga Guru'ya gitmiş ve resme dokunulmadığını anlatmış..
Ranga Guru ise;
Sevgili Raciçi, sen birinci konumda insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşılabileceğini gördün...
Hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı.. Oysa ikinci konumda onlardan hatalarınıdüzeltmelerini istedin, yapıcı olmalarını istedin...
Yapıcı olmak eğitim gerektirir...
Hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye kalkmadı, cesaret edemedi...
Sevgili Raciçi Mesleğinde usta olman yetmez, bilge de olmalısın...
Emeğininin karşılığını, ne yaptığından haberi olmayan insanlardan alamazsın...
Onlara göre senin emeğinin hiç bir değeri yoktur...
Sakın emeğini bilmeyenlere sunma ve asla bilmeyenle tartışma... demiş... 



Tarihe Adlarını Yazdıranlar...
- Müzik öğretmeni Beethoven'a; “Besteci olması imkansız!” demişti. Oysa o, insanlık tarihinin en büyük bestecilerinden birisi oldu.

- Öğretmenleri Edison'u, hiçbir şey öğrenemeyecek kadar aptal bulurlardı. Edison'un kim olduğunu söylememize gerek var mı?

- Walt Disney, bir gazetenin yazı işleri müdürü tarafından; “İşe yarar fikirleri olmadığı” gerekçesi ile kovulmuştu. Walt Disney, film ve eğlence endüstrisinde devrimler yapmıştır.

- Churchill, orta okulda sınıfta kalmıştı. Daha sonra İngiltere'nin en sevilen başkanlarından biri oldu.

- Barış Manço müzik dersinden ikmale kalmıştı. Günümüzde ölümünün ardından bile tüm çocukların Barış abisi ve şarkıları hala dillerde ve yüreklerde.

- Micheal Jordan, okul basketbol takımından atıldığı için basketbolu bırakmıştı. Daha sonra dünyanın en iyi basketbolcularından birisi oldu.

- Einstein, dört yaşına kadar konuşamamıştı. Matematik dersinden çok başarısız olduğu için ilkokuldan atılmıştı. Oysa biz onu şimdi, yüzyılımızın en büyük bilgini olarak biliyoruz.

- Charles Dickens, yüzlerce kapıdan “Sen yazar olamazsın.” denilerek geri çevrilmişti. Daha sonra kitapları bir çok dilde yayınlanmış ve milyonlarca satmıştır.

- Müzik yapımcıları Elvis Presley'e şöyle demişlerdi; “Hiçbir işe yaramazsın, en iyisi kamyon sürücülüğüne geri dönmen.” Elvis Presley yaptığı müziklerle milyonları coşturmuştur
Beş Maymun Hikayesi
Beş Maymun Hikayesi ve Toplumsal/Kurumsal Negatif Öğrenme

Kafese beş maymun koyarlar. Ortaya da bir merdiven konur ve
tepesine de iple bir kangal muz asılır. Her bir maymun merdivenleri
çıkarak muzlara ulaşmak istediğinde dışarıdan üzerine soğuk su sıkılır.

Her bir maymun aynı denemeyi yapar, buz gibi soğuk suyla ıslatılır.
Bütün maymunlar bu denemeler sonunda sırılsıklam ıslanırlar. Bir süre
sonra muzlara doğru hareketleneni diğer maymunlar engellemeye başlar.

Su kapatılıp maymunlardan biri dışarı alınır, yerine yeni
bir maymun konulur. İlk yaptığı iş, koşup muzlara ulaşmak için
merdivene tırmanmak olur. Fakat diğer dört maymun buna izin vermez ve
yeni maymunu bir de döverler.

Daha sonra ıslanmış maymunlardan biri daha yeni bir
maymunla değiştirilir. Ve o da merdivene ilk yaptığı atakta dayak yer.
Bu maymunu en şiddetli ve istekli döven de biraz önce diğerleri
tarafından engellenen ve ilk dayağı yiyen birinci yeni maymundur.

Islak maymunlardan üçüncüsü de değiştirilir. Bu da ilk
atağında diğerleri tarafından cezalandırılır. Diğer dört maymundan yeni
gelen ikisinin en yeni gelen maymunu niye dövdükleri konusunda hiç bir
fikirleri yoktur ama en iştahlı dövenler de onlardır.

Sonra en baştaki ıslanan maymunların dördüncü ve beşincisi
de yenileriyle değiştirilir.

Ama tepelerinde o bir kangal muz hala asılı olduğu . halde
artık hiç biri merdivene yaklaşmamaktadır.

Neden mi?
 
 
 
   
 
*** BANA BİR HARF ÖĞRETENİN KIRK YIL KÖLESİ OLURUM. Hz.ALİ *** Site eğitim amaçlı olup bilgiler internetten derlenmiştir...www.halilmanus.tr.gg Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol